ÇÖLLEŞEN SAHADA HAYATTA KALMAK


kaynak: https://unsplash.com/@lukemichael


Türkiye tarihinin en umutsuz zamanlarını yaşarken dergilerimiz, gazetelerimiz, televizyonlarımız da bir o kadar umutsuz şekilde sonlarını bekler şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Ekonomik, siyasal ve sosyal baskılara dayanamayanlar birer birer sahneden çekiliyorlar. Yaşadığımız günler mahvolurken, geleceğe bırakacağımız miras eriyor.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e
 
Türkiye’de dergicilik çalışmaları Tanzimat sonrası döneme kadar uzanmaktadır. Osmanlı’da 1849'da tıp alanında yayım yapan Vaka-yı Tıbbiye yayımlanan ilk dergi olmuştur. 1860'lı yıllar gazete ve dergilerin kamuoyunu oluşturduğu ve gerçek anlamda kamuoyunun görüldüğü yıllar olmuştur.[1] Tanzimat’tan II. Abdülhamid devrine kadar olan süre boyunca farklı dergiler yayın hayatına başlamış ancak pek çoğu kısa süre hayatına devam edebilmiştir. Abdülhamid dönemindeki artan sansüre karşı direnen dergiler ve dergiciler tüm engellemelere rağmen uzun süreli ve itibarı yüksek entelektüel birikimlerini dergiler aracılığıyla aktarabilmiştir. Mecmua-ı Ebuzziya, Güneş, Asar, Mizan, Diyojen, Servet-i Fünun, Meşveret dönemin önemli dergileri ve gazeteleri olmuştur. II. Meşrutiyet’ten sonra kısa süren özgürlük döneminde dergilerin çeşidi ve sayısı artmış olup buna karşılık süreleri ve sayfaları kısalmıştır.[2] Felsefe, iktisat, ziraat, edebiyat, siyasi, eğitim, kadın, çocuk, tiyatro ve sinema konulu dergiler bu dönemde kendine yer bulmuştur. Farklı ulusların çıkardığı gazeteleri, Osmanlı hükümetinin resmî gazetesi takip etmiş sonraları farklılıklarla dolu dergi dünyası oluşmaya başlamıştır. Osmanlı’nın son döneminde dergicilik faaliyetleri artan savaşlara ve olumsuzluklara karşı azalmıştır. Bu azalış aslında bir tarihin de sonunu temsil etmektedir. Ardından Millî Mücadele başlamış, Türkiye Cumhuriyeti kurulma aşamasına girmiştir. Türkiye’nin dergicilik ve gazetecilik tarihinin aslında propaganda faaliyeti amacıyla başladığını söylemek demek yanlış olmayacaktır. Mustafa Kemal Atatürk'ün kongre kararlarını duyurmak amacıyla Sivas Kongresi'nin hemen ardından çıkarılan İrade-i Milliye gazetesinin Ankara'ya taşınması arzusu, çeşitli nedenlerle gerçekleşmemiştir. Millî Mücadele sürecinde yaşananları ve yapılanları halka duyurmaya ihtiyacı hisseden Temsil Heyeti, Ankara’ya geldikten sonra 10 Ocak 1920 tarihinde Meclisin arkasındaki bahçede Hakimiyet-i Milliye’yi çıkarmışlardır.[3] Böylelikle Türkiye tarihinin dergicilik ve gazetecilik macerası başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkmaya başlayan Ulus gazetesi gayri-resmi olarak hükümete bağlı olarak hayatına başlamıştır. Cumhuriyet ve Tan gazeteleri tıpkı Ulus gibi ilk yıllarda etkili olmuştur. Daha sonraları Hürriyet ve Milliyet Türk gazeteciliğinin lokomotifleri olmuştur. Dergi tarafında ise 1922 yılında Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılmaya başlanan Akbaba büyük ilgi uyandırmıştır.[4] Zekeriya Sertel’in Resimli Ay, Ziya Gökalp öncülüğündeki Yeni Mecmua, hayatına fazla devam edemeyen ancak etkisi büyük olan Kadro dergisi ve günümüzde hayatına devam eden Varlık dergisi Cumhuriyetin ilk yıllarına etkisini göstermiş olan dergiler olarak gösterilebilir. Bu yıllarda Takrir-i Sükûn Kanunuyla birlikte bazı dergilerin yayın hayatına nokta konulmuştur, basına uygulanan bu sansür dergilerin ve gazetelerin çeşitlenmesinin önünü tıkayan olay olarak karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet, ideolojisini ön plana çıkarıldığı, bu ideolojiyi kurumlar ve basın aracılığıyla uygulamaya çalıştığı dönemdir. Böylelikle dergiler devlet denetiminin yüksek olduğu sektörlerden biri haline gelmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra ise farklı hükümetlerin sansürüne maruz kalan dergiler ve gazeteler yine de çıkmaya devam etmiştir. Necip Fazıl Kısakürek’in yayımladığı Büyük Doğu, milliyetçi-muhafazakâr ve İslamcı çevrelerde bilinir olmuştur. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin’in Markopaşa mizah alanında ulaştığı başarıyla siyasileri kızdırmış, daha bir yılı doldurmadan kapatılmıştır. Kapatıldıktan sonra farklı isimlerle çıkarılmaya devam eden dergi, mizah alanında akla gelen ilk dergilerden olmuştur. Çok partili siyasi yaşama geçtikten sonra haber ve politika alanındaki dergilerin sayısında artış meydana gelmiştir. Ancak bu artışa rağmen, siyasi baskıların da beraberinde gelmesi Türkiye için şaşırtıcı değildir. Ülkeyi ilk kez başka bir partinin yönetmesi devlet içinde ve toplumda büyük siyasi buhrana sebep olmuştur. Dergiler ve gazeteler de bundan bir şekilde etkilenmiştir. Siyasi çalkantıları ve iktidarı daha fazla kontrol etme amacıyla 1954 yılında çıkarılan basın yasasıyla beraber ifade özgürlüğünü kısıtlayan uygulamalar meşruiyet kazanmıştır. Bu dönemde Metin Toker tarafından yayımlanmaya başlayan Akis, 1954-1968 yılları arasında faaliyet yürütmüştür. Tarafsızlık ilkesiyle yolculuğuna yaşayan Akis, zamanla Demokrat Parti iktidarına karşı muhalefet ederek ivme kazanmıştır. Bu dönemde çıkan bir diğer önemli dergi Forum dergisidir. Turhan Feyzioğlu, Bülent Ecevit, Aydın Yalçın, Osman Okyar tarafından çıkarılan dergi Akis’ten ayrılan noktası daha başlangıçta iktidara karşı eleştiriyi derginin çıkış amacı olarak söylemesidir.[5]
 



Çölleşmenin başlangıcı: 2000’ler
 
Farklı hükümetler zamanında çıkartılan farklı yasalarca iktidarların hoşuna gitmeyen sesleri bastırdığı, beğenmediği dergileri ve gazeteleri kapattırdığı, maddi ve hukuksal açıdan baskılara maruz bıraktıklarını söylemek mümkündür. Tüm bu olumsuz gelişmeler karşısında Türk basını kendine ait değerleri içinde barındırmaya devam etmiş, önemli yazarları da basınımıza kazandırmayı bilmiştir. Yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım basınımız zor zamanlarda, bu zorluk savaş olabilir ekonomik olabilir ya da siyasi baskı olabilir, bir şekilde kendine ait yolu bulmuştur. Farklı konularda çıkan dergilerle insanları eğlendirmeye, düşündürmeye ve bilgilendirmeye çalışmıştır. Cumhuriyetin hiçbir döneminde bu yıllar kadar kötü bir dönem dergilerimiz ve gazetelerimiz için yaşanmamıştır. Siyasi baskılar, ekonomik sıkıntılar, hukuki baskılar derken dergiler ya kapatılıyor ya da etkisi zamanla azalıp kendi faaliyetine ara veriyor. 2000’li yılların başından 2013 yılına kadarki süreçte dergilerimizin sayısında ve konu çeşitliliği açısından artışı gözlemlemek mümkündür. Tabu haline gelmiş konuların artık konuşulmaya başlamasıyla toplumun gazetelere ve dergilere olan ilgisi bu dönemde artmıştır. Bahsettiğim dönemde basında etkili olan 4 medya grubu bulunmaktaydı. Bunlar, Merkez (daha sonraları Ciner Medya oldu), Doğan, Doğuş ve Çukurova gruplarıdır. Ciner grubu bünyesinde; atv, ShowTV, Habertürk ve BloombergHT gibi televizyon kanallarında yayıncılık faaliyetleri gösterirken, Sabah, HaberTürk, Takvim, Fotomaç ve Newsweek Türkiye gibi gazeteler ve dergileri bünyesinde barındırmıştır. 
Aydın Doğan, basın sektörüne 1979 yılında Milliyet gazetesini Ercüment Karacan'dan satın alarak girmiştir.[6] O günlerden 2018 yılına dek uzanan büyük bir medya ağı oluşturarak Türk basınında önemli bir yere gelmiştir. İlk küçülmesini 2011 yılında Milliyet ve Vatan gazetelerini Demirören Grubuna satarak ve StarTV’yi Doğuş grubuna satarak gerçekleştirmiştir. 2018 yılında ise iktidarın baskılarına daha fazla dayanamayarak 916 milyon dolarlık satışla birlikte medya sektöründen çıkmıştır. 1979-2018 yılları arasında bünyesinde Milliyet, Hürriyet, Posta, Fanatik, Radikal, Gözcü, Vatan gibi gazeteler barındırmıştır. Televizyon endüstrisinde yine büyük markaları bünyesinde barındıran Doğan Holding; KanalD, CNNTürk, DreamTV, StarTV, TNT, Cartoon Network, teve2 gibi televizyon kanalları barındırmıştır. Yine önemli dergiler Doğan Burda etiketi ile raflarda yer almıştır. CHIP, PCNet, LeveL, Popular Science, Atlas bunlara örnek verilebilir. Son satışlardan sonra Doğan Holding medyada yalnızca BluTv ile dijital medyada söz sahibidir. 
Çukurova Medya Grubu yine 2000’li yılların önemli medya grupları arasında yer alırken iktidarın baskısı sonucu medyadan çekilmek durumunda kalmıştır. Bünyesinde; Bulvar, Tercüman, Güneş, Akşam gazeteleri, Digiturk, LigTV, ShowTV, KralTV, Skytürk, İZ TV adında televizyon kanalları bulundurmaktaydı. 
Medya sektöründe diğer gruplara göre daha fazla pazar payı olan Doğuş Yayın Grubu, 1999 yılında NTV’yi satın almasıyla medyaya giriş yapmıştır. Günümüzde NTV ve StarTV Doğuş Grubunun medya sektöründeki öncülleridir. Doğuş Grubu aslında 2000 yılından 2020 yılına kadar ki süreçte dergi sektöründe önemli bir pazar payına sahipti ancak 2020 yılında bu sektörden çekildiğini açıklamıştır. Vogue Türkiye, GQ Türkiye, National Geographic, F1 Racing, CNBC-e Dergi, CNBC-e Business, NTV Tarih, Billboard Türkiye gibi dergiler Doğuş Grubunun faaliyetleri olarak sıralanabilir. 
Tüm bunları anlatmamım sebebi çölleşen dergicilik ve gazetecilik alanlarının 2000’li yılların başında kimlerin kontrol ettiğini biraz açıklamak. Gazetecilik alanındaki tekel dışında, Aydın Doğan, medya alanında farklı grupların söz sahipliği bunun yanında farklılık getirmiştir. Moda, mizah, spor, siyaset, kültür, sanat, sinema, doğa, seyahat ve ekonomi alanlarında etkili olan dergiler o tarihlerde tirajlarıyla dikkat çekmekteydi. Bugünle kıyasla özgürlüğün fazla olması, Avrupa ve Amerika sermayesinin piyasaya girişi, yazarların söz sahibi oluşu bu çeşitlilikte önemli rol oynamıştır. Günümüzde her gencin fark edebileceği üzere sanat, kültür ve edebiyat alanında yaşanan bu çölleşme; iktidarın hoşuna gitmeyen yazarları bastırmaya çalışmasıyla, kurumlara karşı yürüttüğü mücadelelerle ve bizlere bu alanların önemini unutturmaya çalışmasıyla başlamıştır. Bu çölleşmenin verilerini konuşarak meseleyi biraz daha genişletmek istiyorum. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 yılına ait gazete, dergi ve kitap istatistiklerini açıklamıştır. Verilere göre Türkiye'de yayımlanan gazete ve dergi sayısı 2021 yılında yüzde 6 azalmıştır. 2021 yılındaki toplam dergi ve gazetelerin sayısı 4.460 olarak hesaplanmıştır. Yine 2021 yılındaki toplam tiraj 924.056.017 olarak hesaplanmıştır. Buna göre, 2020 yılına göre toplam tiraj %7,2 oranında azalmaya uğramıştır.[7] Bu gerilemelerde COVİD salgınının da etkili olduğunu hesaba katarak nedenlerini sıralarsak daha iyi olacaktır. Salgın sonrasında duran ekonomi ve ticaret sistemi bizim gibi ülkeleri ekonomik anlamda yüksek derecede sarsmıştır. Artan basım maliyeti, fiyat pahalılığı, siyasi ve hukuki baskılar derken bu sayılarda azalma meydana gelmesi doğaldır. 
 
Sonuç yerine
 
Tüm bunları göz önüne aldığımızda dergilerimizin ve gazetelerimizin sayısındaki azalmalara üzülmeyi bir kenara bırakıp, elimizdeki dergilerin ve gazetelerin kalitesi karşısında üzülmeyi tercih etmeliyiz. Farklı iktidarlar kendi dönemlerinde kendi elitlerini, medyasını ve kültürünü yaratmak istemiştir. Bunlar için ise inanılmaz efor sarf etmişlerdir. Geçmişte iktidarların “görece” kısa sürmesinden ve geçiş mekanizmalarının işleyip çalışması yaratılmak istenen elitleri, medya düzenini ve edebi dünyayı engellemede pay sahibi olmuştur. Günümüzdeyse böyle bir durum söz konusu değildir. İktidarın ve devlet kaynaklarının 20 küsur yıldır tek bir odak içinde toplanması beraberinde kendi elitlerini, medya düzenini ve kültürünü getirmiştir. Müzelerin camiye dönüşümü, siyasi hicivlerin televizyonlarda gösterimden kalması, mizahi dergilerin sayısının ve tirajının düşüşü tüm bu baskıcı kültürel düzendendir. Serteller, Simaviler, Asil Nadir, Aydın Doğan, Cem Uzan, Şahenkler derken televizyon, dergi ve gazete sektöründe de değişimler aynı kültürde ve elitlerin değişiminde olduğu gibi gerçeklik karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde, Albayrak Medya, Turkuvaz Medya ve Demirören Medya grupları televizyon, dergi ve gazete sektöründe öncü konumdalardır. Elbette bu gruplar, satın almalarını iş ahlakı çerçevesinde yapılmış anlaşmalarla büyümemişlerdir. Bürokratik kişilerle bağlantıları aracılığıyla televizyon, dergi ve gazeteleri satın alıp iktidarın medyası haline gelmişlerdir. Tüm bu vaziyeti 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi Raporunda daha iyi görebiliriz. Türkiye, 180 ülke içerisinde kendine 149. sırada yer bulabilmiştir.[8] İçeri atılan gazetecileri, haber yaptığı için ifadeye çağırılan muhabirleri, yazdığı yazılardan dolayı içeri alınan akademisyen ve yazarları sayarsak bu sıralama bizim standartlarımız için yüksek bir sıralama olsa gerek. Son 20 yılda dergi ve gazetelerde dikkat çeken önemli hususlardan birisi de dergilerimizin ve gazetelerimizin kuruluşundan kısa bir süre sonra kapanması yahut kapatılması. Ayakta kalmayı başarabilen dergilerin de artık gazete eklerini andırdığını, elbette istisnalar vardır, söylemek de yanlış olmayacaktır. 
Bu yazı boyunca sizlere hep kötü şeylerden bahsederek üzerinize kara bulutları getirdim. Fakat, yardımımıza İnternet ve onun sağladığı avantajlar koşmuştur. Gazetecilerimiz, medya-patron-iktidar üçgeninden bıkmış olduklarından ya işlerinden istifa etmişler ya da kovulmuşlardır. Onlar ise şimdileri çözümü internette bulmaktadır. YouTube, twitter, twitch gibi platformlar üzerinden izleyicileriyle yorumlarını ve haberlerini paylaşma imkânı bulmaktadırlar. Üstelik bu mecralarda RTÜK denetimi olmadığından görüşlerini daha rahat paylaşabilmektedirler. Gazetelerimiz ve dergilerimiz de artan enflasyon, baskı ve maliyet zincirinden bıktıklarından internet alemine dalış yapmışlardır. Gazeteler ise internet sitelerinden insanlara daha kolay şekilde ulaşma imkanını keşfetmişlerdir. Haberleri, yorumları, videoları aynı site üzerinden paylaşarak yirmi birinci yüzyılın gerekliliklerini yerine getirdiklerini düşünüyorum. Gazeteler; abonelik sistemi, vakıflar üzerinden buldukları fonlar ya da bağış sistemiyle yayın hayatlarına devam etmektedirler. Dergiler ve dergicilik ise popülist dergiler dışında çoğunlukla e-dergi sistemine geçmiştir. Yine abonelik ve reklam anlaşmaları üzerinden kendi ekonomilerini yaratmaya çalışan dergiler bir şekilde hayatta kalmaktadır.
Tüm meslek ve yaş gruplarından insanlar medyayı çok seviyor. Çünkü, biz insanlar iletişim kurmadan yaşayamıyoruz. Haberleri okumak, yorumlamak ya da yorumlayanları dinlemek istiyoruz. Özgürce yazan insanların yazılarını okumak istiyoruz. Gençler olarak bizler özgürce mizah ve karikatür dergilerini okuyarak eğlenmek istiyoruz. Tüm bu isteklerimiz aslında dünyadaki yaşıtlarımızın çok önceleri kazandığı haklar olsa da bizler özgür basın için mücadele etmeye devam etmeliyiz.

[1]  Demir, Kenan. "Osmanlı’da Dergiciliğin Doğuşu ve Gelişimi 1849-1923." Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 9 (2016)
[2]  Demir, 2016, s. 84
[3]  https://www.aa.com.tr/tr/gundem/hakimiyet-i-milliye-gazetesinin-100-sayisi-yeni-harflerle-kitapta-toplandi/2406345
[4]  Gönenç, Aslı Yapar. "Türkiye'de Dergiciliğin Tarihsel Gelişimi." İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi| Istanbul University Faculty of Communication Journal 29 (2007), s. 67
[5]  Gönenç, 2007, s. 72
[6]  https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43724656
[7]  https://www.haberturk.com/turkiye-de-yayimlanan-gazete-ve-dergi-sayisi-2021-yilinda-yuzde-6-azaldi-3479966
[8]  https://rsf.org/en/index

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.