BİR ARADA KALMAK


Photo by Hulki Okan Tabak on Unsplash

Türkiye “otoriter rejimle devam mı yoksa tamam mı” anlamındaki seçimi yaklaşırken, siyasette fırtına öncesi sessizlik hakim. Deprem ve sel felaketleriyle iktidar-muhalefet kazanının kaynaması ertelendi. Toplum tüm sorunlara rağmen siyaset konuşuyor. Ancak söylemler tam oturmadığından kimin kimle olduğu belli olmadan, muğlak bir ortamda konuşabiliyor. Seçim takviminin başlamasıyla beraber ilk fitili kimin ateşleyeceğini henüz bilmiyoruz ancak çokları Erdoğan’ın cebinden çıkaracağı kartı bekliyor. Oysa ben buna pek katılmıyorum. Artık Erdoğan’ın toplumun yarısını etkileyebilecek ve peşinden sürükleyebilecek bir popülaritesi olduğu kanısında değilim. Her ne yaparsa yapsın ne söylerse söylesin kendi seçmenini bir şekilde etkileyecek ancak daha fazlasını yapamayacaktır. Dış politikayı bir noktaya kadar kullanabilecek ve ekonomiyi toparlayacak vaktinin olmadığını düşünürsek, bir de deprem ve sel felaketiyle beraber eli kolu bağlı gözüküyor. Amiyane tabirle cebindeki kartı çıkarıp show yapacaksa bu koz, büyük olasılıkla muhalefeti bölmekle alakalı olacaktır. O yüzden muhalefetin bunu bildiğini ve önlemini aldığını varsayıyorum. Muhalefete bunları diyoruz ancak bizlerin de Erdoğan’ın kutuplaştırıcı diline rağmen birlikte durmamız gerektiğini söylemem gerekiyor. 


Önümüzdeki günlerde yaşanacak kaosun varlığını biliyoruz; göremiyoruz, hissedemiyoruz ya da ne olacağını bilemiyoruz ama yine de biliyoruz. Gerçekten bir aradayız. Türkiye’de ne zaman biteceği belli olmayan bir ara var. Bu aranın kökenini Arap Baharına, Gezi protestolarına ya da direkt 2015 yılına götürebilirsiniz. Ben kolaylık yapıp 6 Mart 2023’ten beri diyeceğim. O tarihten beri Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kesinleşmesinin ardından, muhalefette o meşhur “kazanacak aday” tartışmasının kapandığı, Erdoğan’ın ciddi adımlarının henüz yaşanmadığı döneme denk geliyor bu ara. Görece küçük siyasi aktörlerin sesinin duyulduğu, köşe kapmacaya benzer bir durum şu günlerde yaşanıyor. Memleket Partisi lideri Muharrem İnce, Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, HÜDAPAR, Yeşil Sol Parti gibi unsurların çeşitli yönlerden kamuoyunda kendilerine yer buluyorlar. İktidar destekli medya kuruluşları İnce ve HDP’yle ilgili haberlere öncelik verirken; HÜDAPAR-Cumhur ilişkisini ya da Yeniden Refah’ın AKP’ye, halk tabiriyle, kazık atışını haberleştirmiyor. Fırtına yaklaşırken küçükler büyüklerin alanına girmeye ya da risk alarak tek başlarına mücadele etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Unutmadan, bir arada kalmanın önemini ve arada kaldığımız vakitlerde durup bazı şeyleri yeninden düşünmemiz hatta yarınlara karşı umutlanmamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu şekilde kendimizi motive edebiliriz. Ancak bu şekilde muhalefet partileri önce kendilerini motive ederek sonra da toplumu arkasından sürükleyebilir. Arada olan günleri iyi değerlendirip toplumu bir hikâyeye sürükleyebilir.


Seçimi kimin kazanacağı şu günlerde belli değil. 31 Mart tarihine kadar süreceğe benzeyen Cumhurbaşkanlığı adaylığı hususunda Kılıçdaroğlu-İnce müzakeresi, HDP’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı için kararı ve 19 Nisan’da sona erecek milletvekili aday listeleri seçimin sert atmosferini hazırlayacak yakın tarihli olaylar olarak öne çıkıyor. Hiç kimse artık onun ucuz milliyetçi dış politikasını yemiyor. Ekonomi hakkında güvenmiyor. İç politikadaki skandallarından başka bir şeye odaklanmıyor. Günü kurtararak sarayında bir gece daha geçiriyor. Abbas yolculuğuna başlayacak, günü bekliyor.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.