SEBASTİAN VETTEL'E VEDA ETMEYE ÇALIŞMAK
Onun ismi sayıklandığında masmavi, korkutucu ses çıkaran Red Bull aracı ya da kıpkırmızı ve beyaz Santander reklamlı Ferrari aklıma geliyor. Dünya üzerindeki bütün dilleri konuşabildiğini düşündüğünüz, cazibeli, güleç ve sarışın birinden normalde nefret etmeyi beklersiniz ancak konu Sebastian ise işler değişir. Sebastian Vettel, 2007 yılında başlayan Formula 1 kariyerine sezonun son yarışı olan Abu Dabi Grand Prix’i sonrasında veda edecek. 1997 yılında alt yaş kategorilerinde yarışmaya başlayan sonraları Formula serilerine elde ettiği başarıyla F1’e gelme başarısını gösteren Seb, kendisi gibi tecrübesiz olan Red Bull projesiyle birlikte yükselmeye başladı. Red Bull’un ikinci takımı olan Toro Rosso’yla yarış galibiyeti kazanmasıyla bir anda dikkatleri üzerine çekti. Ertesi sezon, 2009’da Red Bull’la sözleşme imzalayarak 6 sezon sürecek olan bu maceranın sonunda efsane olarak ayrılacaktı. Bu macerada 4 sezon üst üste şampiyona olma başarısını kazanmış, Formula 1 tarihinin en genç şampiyonu olarak da tarihe geçmişti. Bu kadar ansiklopedik bilgi yeter diye düşünüyorum. Bu kariyeri uzunca anlatmak ne haddim ne de böyle bir şey yapmak istiyorum.
Onu kazandığı zaferlerle hatırlamak, podyumda çılgınca sevinmelerinden veya yaptığı kazalardan sonra anmak pek tabii kolay. Yaşımı göz önünde bulundurduğumda Schumacher, Hakkinen, Senna ya da Proust gibi efsaneleri izleyemediğimden çocuk aklımla Seb’in en iyisi olduğunu, büyük bir ihtimalle de ondan daha iyisinin gelmeyeceğinden emin şekilde Formula 1’i takip ediyordum. Okuldan geldikten sonra NTVSpor’da haber bülteninde Vettel’in galibiyetiyle alakalı haberleri izlemekten, alttan geçen haber şeridinde onun ismini görmekten epeyce mutlu olduğumu hatırlıyorum. Bu saf duyguları anımsadıkça hüzünlenmemem elde değil. Tarihin belki de en sansasyonel takım içi atışmalarından birine İstanbul yarışında onunla tanıklık etmek, dördüncü şampiyonluğu sonrasında taptığı Hungry Heidi’yi izlemek, 2019’da Kanada’da Hamilton’un önündeki birincilik tabelasının yerine ikincilik tabelasını koyuşu onu anlatan, güzel özetleyen örnekler olsa gerek. Onun tutkusuna duyduğum saygıyı şimdilik bu üç örnekte bırakmakta fayda var.
Kariyerinin ilk döneminde kendini kanıtlama çabası, saf yeteneğiyle karşımıza çıktıktan sonra Red Bull dönemiyle o yeteneğin azimle, hırsla birleştikten sonra başarı getirdiğini görüyoruz. Başarılı Red Bull dönemi sonrası en çok sevdiği arabaya binmek için koşarak Ferrari ile sözleşme imzalayan Seb’in hayalleri istediği gibi gitmeyecekti. En çok sevdiği, ona pek iyi davranmayacak onun bu spora olan tutkusunu, amiyane tabirle, söküp atacaktı. Ferrari kariyerinde, 2017 ve 2018 yıllarında şampiyonluğunu kaçırdıktan sonra, umutla ve sevgiyle başlayan bu serüven, geri dönüşü olmayan ayrılığa doğru ilerledi. Sadece Ferrari’nin düşüşü başlamadı onun da kariyerinin düşüşe geçtiğini bizlere hatırlatıyordu. Bir zamanların takım emirlerine uymayıp takım arkadaşını geriden bırakan o hırslı sarışın gençten geriye, iklim aktivistine dönüşen yaşını almış bir pilot kaldı.
Ferrari’yle birlikte düşüşte olan kariyerine dinamiti Aston Martin’e giderek patlatan Vettel, belki de kötünün de kötüsüne bulaşarak spora olan tutkusunu ve sevgisini iyice kaybetmiş oluyordu. Ancak tüm bunlara rağmen, nispeten, iyi geçen yarışlardan sonra hem seyirciyi ayağa kaldırmasıyla hem de sevincini gördükten sonra akıllara aslında spora olan tutkusunun ölmediğini, sadece rekabetçilikten uzak kaldıkça sıkıldığını ve yarışların zevkini çıkaramadığını düşündüğünü bizlere düşündürüyor.
Her ne olursa olsun, Seb artık emeklilik kararını açıkladı. Onsuz Formula 1’e alışmayı öğrenmemiz gerekecek. Onun eski videolarını ve eski fotoğraflarını görmek beni çocukluğuma götürse de onun tutkusundan, duygusallığından ve kişiliğinden öğrendiklerimi büyük bir ihtimalle başka herhangi bir sporcuda göremeyeceğim. 2013 Amerika yarışını kazandıktan sonra "I'm speechless... We have to remember these days. There's no guarantee that they will last forever. Enjoy them as long as they last. I love you guys” diye duygu yüklü, düşündüren açıklamayı o adrenalinle yapabilecek olan başka herhangi bir pilot tanımıyorum. İşte Seb’de en çok bunu seviyordum. Formula 1'de yarışan 20 pilotta bir şekilde pekâlâ yarış kazanabilir ya da iyi bir arabayla şampiyonluğa oynayabilirdi ancak hiçbiri bu kadar saf duyguları bana yansıtamamıştı ve büyük ihtimalle yansıtamayacak. Benim için önemli olan bu kriteri karşılayan adam, bu sezon itibariyle gidiyor. Onu her görüşümde mavi temalı NTVSpor’u, Serhan Acar’ın sesini, mavi renkli Red Bull tulumunu, kırmızı içindeki saf mutluluğunu yeniden ve yeniden görüyorum. Nasıl ki bizden önceki jenerasyonlar bizlere Shumi’yi, Senna’yı anlattıysa bizler de bizden sonrakilere efsane olan Seb’i anlatacağız. Hiç kuşkusuz bu spora büyük bir izler bırakarak, efsane olarak ayrılıyor. Son olarak, efsaneler veda etmeyi bilmez, onlara veda etmeyi de bizler bilmeyiz. Bu sebepten dolayı bir anda ayrılmak en iyisidir. Ona veda edecek yazıyı düşünürken son cümlelerde neler diyebileceğimi epey düşündüm ve onun Ferrari’ye veda ettiği şarkısının doğru olacağına kanaat getirdim. Her şey için teşekkürler Sebastian.
“Voi siete la squadra Rossa,
appassionati, non vi arrenderete mai.
La mia fermata sta arrivando,
mi è piaciuto stare con voi,
sentito la vostra magia,
una sensazione straordinaria.
Ragazzi, vi ringrazio per avermi,
mi mancherete.
Un saluto a tutti voi a Maranello,
meritate di essere menzionati qui.
E adesso, io quasi quasi dirò addio
e auguro, auguro il meglio.
Auguro di essere felici,
ma più di essere sanooo.
Taradaradaradaradarada.
Grazie!”Seb!
Hiç yorum yok: