BİR ULUSALCININ PORTRESİ: ÇELEBİ
Zor günlerden geçen ülkemiz ve toplumumuz önemli sorunlarla boğuşurken bu konu hakkında yazmam ne kadar doğrudur bilinmez ancak Twitter ahalisi 7 Ağustos’ta bu konu hakkında fikrini belirtti. Hemen herkes bu konu hakkında fikrini belirttikten sonra bir anda bu tartışma son buldu. Günümüz dünyasının kötülüğü aslında bu hızlı tüketim. Bir konu hakkında derinlemesine düşünceler yok sadece “iptal” toplumun tamamında etkin durumda. Olayı Twitter’da az çok gezinen herkes biliyor ancak tekrar etmekte fayda olacaktır. Gazeteci ve eski CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, katıldığı televizyon programında eski CHP ve Memleket Partisi Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin AKP’ye katılacağını söyledi. Mehmet Ali Çelebi bu iddiaları “zehir zemberek” açıklamalarda bulunarak doğrulamış oldu. Ancak 8 Ağustos’ta sosyal medyadan yaptığı açıklamayla bağımsız olarak yoluna devam edeceğini söyledi. Yani iktidara dışarıdan destek vererek, Vatan Partisi ve Perinçek gibi iktidar destekçisi olacak. Çelebi, AKP’nin içinde bulunduğu duruma atıfla, “Durum Egemenlik Mücadelesidir zamanla anlaşılacaktır. PKK-FETÖ hesaplarının kudurması hayra alamet!” diyecek kadar saçmalayabilmiştir. O gün içinde ise 4.460 tweetini silerek geçmişi unutturabileceğini düşünmektedir. Bir diğer açıklaması diğerini aratır durumdadır. “Sayın Cumhurbaşkanımız, 15 Temmuz’da direnmese ben dahil kumpaslarda yargılanan istisnasız herkes, ölüm listelerindeki Türkiye’nin binlerce önemli ismi bugün hayatta olmayacaktı. Hepimiz katledilmiştik.” demiştir.
Blogda paylaştığım yazılarda ve kendime ait denemelerin bazılarında Çelebi’nin Ergenekon kumpasındaki duruşuna atıflarda bulunarak bu duruşun o gün göz önünde alındığında doğru olduğunu söylemiştim. Yine tekrarlıyorum ki o gün davada, savunması esnasında gerçekten haklıydı ve haklılığını herkes onunla paylaşıyordu. Fettullahçılara ve AKP’ye karşı direnmesine yardımcı olup onu hapisten kurtaran, ailesine yardım eden ve milletvekili olmasının yolunu açan Kılıçdaroğlu’na yaptığı ihanetle başlayan gidişin buralara ulaşacağından bazılarımız emin olurken bazılarımız Memleket Partisi döneminde ona arka çıkmaya devam etti. Bu olayı temel alarak şunu söylemek yanlış olmayacaktır, dönem değiştikçe iktidarın farklı ideolojideki insanları tarafına çekmesinde muhaliflerin her seferinde şaşırması artık bir son bulmalı. Şaşırılacak bir durum ortada yoktur çünkü iktidarın ne zaman başına bir iş gelse onun yıkılacağını sananlar, iktidara karşı pozisyon almak yerine onların yanlarına fikren konumlanarak Erdoğan’ı yönlendirebileceğini sanmaktadır. Burak Bilgehan Özpek’in bu konu hakkında şu yorumu ufuk açıcıdır; "Nasıl ki bir dönem 'Mesele AKP değil, demokrasi' diyenler arzı endam ettiyse, yeni dönemde 'Mesele AKP değil, ülkenin bekası' diyenler türedi.” 2007-2010 yılları arasında yaşananlara liberal, sol-liberal çevreler değişen düzeni değiştiren taraf olarak konumlanmadılar, iktidara sessizce fısıldayarak Erdoğan’ı yönlendirebileceğini sanmışlardı. Ergenekon, Balyoz gibi sayısız hukuksuz yargılamaya karşı çıkmadılar, sessizce bu yargılamaların askeri vesayeti değiştireceğini onun yerine demokrasiye ulaşılacağını düşündüler. Askeri vesayeti övmeye çalışmıyorum ancak askeri vesayeti bu şekilde yıkmanın getirebileceği ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları düşünmeden hareket ederek Türkiye’nin önündeki 15 yılın çöpe atılmasına sebep oldular.
Nitekim o günlerde tüm bunlara karşı çıkan Çelebi, bugün meselenin devletin bekası olduğunu düşünerek karşısında olduğu tüm değerlerin karşısında kendisini konumlandırıyor. Bu bile iktidar tarafından kullanılacağını gösteriyor ama onun “saflığı”na göre o, iktidarın sözde mücadelesinde görev alarak iç ve dış siyasette AKP’nin ve Erdoğan’ın kararlarını etkileyebileceğini düşünmekte. Bu hülyadan liberaller ya da belli bir dönem Kürtler de geçti şimdi sıra Ulusalcılarda. Bu paradoksal sarmalda karlı çıkan sürekli iktidar oluyor. Kullanışlı fikirleri ve beyinleri kendi safına çekerek kendi siyasal programına sahip olmadan iktidarda kalmayı başarmaktadır. Ancak er ya da geç iktidar değişecek bu değişiklik sonrası farklı görüşten insanlar bu iktidar boşluğunu doldurmaya çalışacak ancak geçmişleri bu doluluğu kaldıramayacak derecede çürüklük barındıracak. Kimse anlık siyasi kararlarla farklı düşünceden insanları FETÖ-PYD-PKK yaftalaması yapamaz ve yine kimse silah arkadaşlarının ölümüne sebep olan kişilerin yanına ‘her ne sebep olursa olsun’ geçemez. Bu çürüklüğü barındıran biri Cumhuriyetin ikinci yüzyılında söz sahibi olamaz. Halk ağzıyla şunu söyleyerek bitirmek doğru olacaktır, kullanılıp atılacak peçetelerden biri olmak için beş günlük siyasi çıkar uğruna -aslında olmayan- davayı terk etmek için bu kişiler geç bile kaldı. Önümüzdeki seneden itibaren böyle kişilerin siyaset sahnesinden çekilmeleri Türkiye’ye yapacakları en büyük iyilik olacaktır.
Hiç yorum yok: