MİRASIN ARDINDAKİ İDEOLOJİLER
Bu uzun girizgahtan sonra aslında şunu söyleyebiliriz. 80’li ve 90’lı yıllarındaki baskıcı kaba laik sistem gerçekten de cumhuriyet idealini ve Kemalizm’i yansıtmıyordu ve yaşatmıyordu. Bir süre sonra da beklendiği üzere sistem tıkandı ve Türkiye yıllarca çeşitli sorunlarla uğraştı. Bu hatalar İslamcılığın, radikalliğin ve kutuplaşmanın temelini oluşturdu. Bugün de aynı geçmişte yaşanan gibi bir olgu karşımızda duruyor. AKP iktidarı Türkiye’de gençlerin dinden uzaklaşmasına ve toplumun seküler değerlere yeniden bağlanmasına sebep oluyor. Halk eskiden olduğu gibi AKP’yi “bizden biri” olarak görmüyor. Sistem elitlerine ve bürokratlarına karşı halkın yanında ezilmişlerin yanında olarak iktidara yürüyen AKP artık kendi elitlerini yarattı ve halktan koptu. Türkiye’de günümüzde AKP’nin zenginlerin ve ayrıcalıklı kişilerin partisi olduğuna inanç yüzde 55. AKP’ye oy verenlerin %24,2’si de Türk halkıyla hem fikir olurken, %18,1 cevap vermek istememiş. Kaba bir hesapla ortalama 10 AKP’linin 3 tanesi AKP’yi elitist olarak görüyor. AKP dönüşürken aynı zamanda da değişime de uğruyor. Demokrasi-özgürlük, modern-muhafazakarlık, küresellik kimliklerine sarılarak yolculuklarına başlayan, cemaatle ve Sünni Kürtlerle birlikte yoluna devam eden AKP, kendine ümmetin partisi sıfatını yükleyerek yürüdü bu yollardan. İktidar hırslarından sebeptendir herkesle arası bozulan AKP bu sefer yoluna başka bir yoldaşla devam etme kararı aldı. Yolları yerli-milli politikayla kesişen MHP ve AKP Türkiye’nin bir dönemine damga vurdu. Diğer partileri ve ideolojileri anlamakla birlikte milliyetçilerin AKP saflarına geçişinin çok keskin ve ani olduğu kanısındayım. Aynı ankette kendini milliyetçi olarak nitelendirenlerin %38,9’u bu konuda AKP’nin zenginlerin ve ayrıcalıklı kişilerin partisi olduğuna inanmakta. Henüz 2010’lu yılların başında böyle bir anket yapsak en tepelerde çıkacak bir görüşün AKP ile aynı yola girmesinin ardında milliyetçiliğin artık kabuk değiştirdiğini bizlere gösteriyor. Genç milliyetçiler ve kentli milliyetçiler artık kendini sadece milliyetçi olarak göstermiyor, MHP’ye oy vermediğini ifade ediyor. Çoğunlukla kendilerini seküler/laik olarak tanımlayan bu kişiler İYİP, CHP hattına kaymış durumda. Aslında hangi seçmenin hangi faya kaydığını bilemiyoruz, tek bildiğimiz şey ortada büyük bir yıkımın olduğu. Bu yıkım toplumun gözü önünde büyükçe bir tortu oluşturmakta. Siyaset arenasında ise iktidar boşluğu bulunmakta. Erdoğan, seçimi ve Ankara’yı kaybetti ancak kazanan henüz ortalarda değil. Halk, sarayda, yeni birilerini görmek istiyor.
Siyaset hattının kayganlaşması bazı grupların da birbirlerinin içine karışmasına sebebiyet veriyor. Örnek vermek gerekirse, Saadet Partisi’ne oy veren seçmenlerin 3,8’i muhafazakâr-dindar kesimdenken %2,3’ü ulusalcılardan oluşuyor. Ulusalcılar, 15 Temmuz’dan itibaren iktidarın dış politikasında ve güvenlik meselelerinde ittifakı olmuştur. Fikirleri iktidarda diye kendini iktidarda tutabileceğini sanan ulusalcılar Erdoğan-sonrası (post-Erdoğan) döneme güçsüz gireceklerinin farkında değiller. CHP içerisinde güç kaybetmelerinin ardından İslamcılarla yapılan ittifakın onlara güç verdiğini düşünüyorlar. Ulusalcıların, AKP-İYİP hattında kümelendiklerini görmek mümkün (%50,5) ancak %21,2’si kararsız durumda. Belki de sistemin içerisinde yıllarca vakit geçiren ulusalcılar, iktidarın küçük bir parçası olmayı sürdürmeyi düşünebilir ancak fikirleri sönümlenmekte. Bütün bu verileri aldığım Metropoll’ün Mayıs 2022 tarihli “Bu pazar bir milletvekilliği seçimi olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz? - Siyasi kimliğe göre yüzdesel dağılım” anketine göre yükselen İYİ Parti’nin yalnızca Atatürkçülerden ya da milliyetçilerden oy topladığını söylemek basite indirgemeci bir yaklaşım olur. İyi Parti bir süredir Türkiye’de eksik olsan kitle partisi kavramını yeniden bizlere hatırlatmıştır. Erdoğan ve Bahçeli’nin de karşısında bulunan en büyük tehlike İyi Parti’nin çoğulculuğu. Erdoğan 2013’ten beri toplumu kamplara ve mahallelere hapsetmek istiyor. Bu isteğini de yıllarca başardı ancak referandumdan sonra (2018) muhalefet kendi içerisinde iyi ya da kötü bir birliktelik oluşturdu ve mahallelerden çıkmaya başladı. Bu da muhalefete büyükşehirlerde galibiyeti getirdi. İyi Parti, Kürtler ve sosyalistler dışındaki bütün siyasi görüşlerden oy alıyor ve alabilecek durumda.
Sonuç olarak cumhuriyetin yeni yüzyılında; İslamcılara ve ulusalcılara yerin olmadığını, milliyetçiliğin ise mutlaka kentleştiğinin farkına varıp buna göre kendini yenilemesi gerektiğini düşünüyorum. Kürt siyasi hareketinin de bütün radikal unsurlardan kurtulup, karşılıklı açılımlarla sorunun çözüleceğini düşünüyorum. Yeni dönemde cumhuriyet ilkelerine bağlanılacağını, sistemin yeniden tesis edileceğini ve toplumun yeniden sekülerleşmesini tamamlayacağını düşünüyorum. Erdoğan ve arkadaşları hatta daha geniş kümede İslamcılar, Atatürkçüleri ve sistem taraftarlarını bir şekilde yendi. Zaman içerisinde doğru hamlelerde bulunarak, geniş yelpazede ittifaklar oluşturarak üstünlüğü ele aldılar ancak Atatürk’e yenildiler. Atatürk’ün fikirlerinin, cumhuriyetin özelliklerinin önemi yıllar içerisinde ortaya çıkmış oldu. Erdoğan ve iktidarı, cumhuriyetin tek partiyle özdeşleştirilmesine, özgürlükleri kısıtlayan, tek tipçi, devletçi bir tiplemeden çıkartıp batılı-modern özgürlüklere ve haklara saygılı toplumu temsil eden bir konuma yükseltti. Ülkede herkes bunu fark ederken gençlerde tepki olarak Atatürkçülük ve Atatürk sevgisi yükselmeye başladı. Sistemin yeniden tesisinde, iktidara gelecek kişilerin Atatürk’ü veya Kemalizm’i “kullanmak”tan vazgeçip bu öğretilerden alınacak derslerle ilerlemesi gerekiyor. 20 yıldır durağanlaşan sosyal, kültürel ve ekonomik çeşitliliğimizi yeniden kazanmalıyız. Ülke içerisinde bunca yaşadığımız olaylar ülkede yaşayan bireyleri fazlaca bunaltmış durumda. Bu durumdan kurtulmamıza az kaldı. Cumhuriyet bizimle olduğu sürece umut hep var, yeter ki cumhuriyete inanalım.
1 Newsweek Türkiye sayı 16, syf. 30
Hiç yorum yok: