BTK-GATE SKANDALI - ARTAN OTORİTERLİĞE KARŞI NE YAPMALIYIZ?
11 Eylül Saldırılarından sonra ABD Başkanı George W. Bush 2002 yılında mahkeme emri olmadan Ulusal Güvenlik Teşkilatı’na (NSA) dinleme emri verdiğini 2005 yılında açıklamıştı. O günlerde bu emri vermesinin gerekçesi olarak El-Kaide örgütü olduğunu savunmuştu. Elbette bu dinlemelerde örgütün ve diğer terör örgütlerinin dinlendiğini hatta izlendiğini söylemek mümkün ancak o günden beri NSA, ABD ile dış dünya arasında yapılan tüm telefon ve elektronik haberleşmeyi yargı kararı olmaksızın izleyerek, veri topluyor. Başta terör örgütünü takip etmek gibi amaçla yolan çıkılan program en basit haliyle bireysel hakların ihlalidir.
Bush yönetimi ilerleyen yıllarda Amerika'yı Koru Yasası'nın kabul edilmesinin ardından PRISM (Kaynak Entegrasyonu, Senkronizasyon ve Yönetim için Planlama Aracı) adlı programa 2007'de başladı. Bu programın varlığına Edward Snowden’ın ifşaları sayesinde dünya kamuoyunun haberi olabildi. Sonuç olarak devletlerin gizli yazışmaları, gizli takip ve dinleme kayıtları, yasadışı raporlamalar Küresel izleme ifşaatlarıyla 2013 yılından beri takip ediliyor. Dünya medyası buna karşı sessiz kalmayarak günlerce bu haberi gündemde tutarak bir şeylerin değişmesine, halkın bu konuda yeniden düşünmesine sebep oldu. Dünyada tüm bunlar olurken Türkiye’de ise bunun gibi olayların yaşanmama ihtimali gerçekten imkânsız çünkü Türkiye; ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerden daha otoriter, daha az denetlenebilirliğe sahip ve halkın bu konudaki bilinci diğer ülkelerdeki vatandaşlara göre daha az. Medyascope’un bugün, Doğa Eroğlu imzasıyla yayınladığı (21.07.22)1 “Belgeleriyle BTK-gate: Türkiye’deki tüm kullanıcıların internet hareketleri, yaklaşık bir buçuk yıldır, kimlikleri ve kişisel verileriyle birlikte BTK’ya akıyor” başlıklı haber bence çok kritik. Saraya yakın medya kuruluşları ya da sosyal medyada bu konunun yeteri kadar konuşulmayacağı kanısındayım. Belki de konuşulacaktır onu bilemiyorum çünkü haber yayınlanalı 10 saat oluyor. “Girdiğiniz internet siteleri, WhatsApp’ta kimlerle yazıştığınız ya da telefonlaştığınız, konum verileriniz ve daha fazlası, her saat başı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) gönderiliyor. Medyascope, daha önce ortaya çıkan kitlesel gözetim faaliyetinin belgelerine ulaştı. Belgelere göre internet servis sağlayıcıları, bilgisayar ya da mobil cihaz üzerinden internete bağlanan tüm kullanıcıların trafiğini, her saat başı BTK’ya iletiyor. BTK’ya giden bu veriler anonim hâle getirilmiyor. Yani her bir veri paketi, kullanıcının kimliğiyle birlikte kuruma gönderiliyor. “Adli ve önleyici tedbirler” gerekçesiyle internet trafiğini isteyen BTK’nın, tüm vatandaşların verilerini nasıl kullanacağı belirsiz”diyor Doğa Eroğlu. Ailemizle ya da iş arkadaşımızla konuştuklarımızın devletin kurum tarafından üstelik suçsuz iken ve adli işleme tabii olmamamıza rağmen dinlenmemiz, takip edilmemiz ve verilerimizin saklanması korkunç. BTK’nın kullanıcı trafik verilerini düzenli olarak internet servis sağlayıcılardan istediğini daha önce CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel açıklamış, BTK herhangi bir yalanlamada bulunmamıştı. Düşünün ki bir milletvekili geçtiğimiz ay bu konu hakkında bilgi almak istiyor, BTK’nın bağlı olduğu bakanlık olan T.C. Ulaştırma, Haberleşme ve Altyapı Bakanlığı konuyu yine teröre bağlıyor.2 Milletvekilinin verdiği soru önergesi ne iktidar basınında ne de muhalif medyada yeteri kadar konuşulmadı. BTK’nın bu verilerle neler yaptığı ya da yapabileceğini bilmiyorum ancak bilinen tek bir gerçek var o da şu ki… Erdoğan ve iktidarı çeşitli sektörlerde, anayasayı askıya alarak istediğini istediği şekilde yürütürken sivil-toplumun parçalara ayrılarak sessiz kalmasına inanamıyorum. Tüm anayasal haklar çiğnenirken toplumda en ufak rahatsızlık yaşanmamasına üzüldüğüm kadar sinirleniyorum. Bu haberi gören ortalama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tepkisi “daha neler yapıyorlardır, bir bilsen”den ileri gidemiyor maalesef. Yahu gelin birlikte öğrenmeye çalışalım. Soru sormaya devam edelim, soru sorarken sadece sorudan ibaret kalmayarak düşüncelerimizi somut alanda ifade edelim. Hataları, haksızlıkları, başarısızlıklar gün yüzüne çıktıkça iktidar sahipleri kolayca yalan söyleyebilmesini de bu halka borçlu. Sessiz kalmaya devam ettikçe sadece anayasal madde olarak bir yerlerde duran haklarımızı temelli kaybedeceğiz.
Hiç yorum yok: