YENİ BİR ANLATIYA NEDEN İHTİYAÇ VAR?

 

https://unsplash.com/@raimondklavins

Hakikatla bağını tamamen kopartıp, insanları yeni bir hikayeye inandırmak demek siyasi alandaki iktidarı elinde tutmanın anahtarı olarak görülebilir. Türkiye’de ve dünyada iktidara gelen yapılar veya kişiler kendilerinden önceki geçmişi yeniden anlamlandırma arayışına gitmişlerdir. Mustafa Kemal, Cumhuriyetin ilanından sonraki yaptığı yeniliklerde eskiyi yıkmakla kalmamış, eskiyi o günkü anlamına göre bükmüştür. Batılı devletlere, Türk ırkının bir avrupa halkı olduğunu inandırma çabasına girişmiştir. Türk tarihini Sümer ve Hitit tarihiyle sentezlemiş, o halkların da tarihini sahiplenmiştir. Türk Dil ve Tarih kurumları da bu sahiplenme davasında rol oynamıştır. Türk Dil Teorisi de yine aynı şekilde propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Bunu sadece Atatürk değil, çoğu lider kullanmıştır. Stalin iktidarını kuvvetleştirmek için önce çevresindeki güçlü figürlerden kurtulmuş sonra da da Lenin figürünün yanında kendi imajını eklemiştir. Bir süre geçtikten sonra Lenin figürünü de yavaş yavaş tarih sahnesinden silmeye çalışmıştır. Lenin’in ölümünden sonra mitleşmesini istemeyen Stalin, kendi adını ön plana çıkarmak için çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. 


Günümüz Türkiye’sinde de aynı durum geçerlidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, belli periyotlarla “eskiden şu yoktu” “eskiden şunları bulamazdık” diyerek eskinin kötü özelliklerini öne çıkarma arayışına girerek algıları bükmek istiyor. Verdiğim örneklerden yalnızca Erdoğan’da bir durum öne çıkıyor. Eski anlatıları değiştirmek için yapılan propaganda faaliyetlerine karşı eskiden bununla mücadele edecek karşıt yöntemler yoktu. Artık internet var. Erdoğan kendi seçmeninin eskiyle algısını tamamiyle yok etti aynı zamanda gerçeklik duygusunu da. Eskiye yaptığı göndermeler gençler arasında hiç etkisi bulunmuyor. Erdoğan ısrarla geçmişi dizayn etmeye çalıştıkça, eski anlatıları yıkmaya çalıştıkça zamanla kendisi birer eski anlatı olma yolunda ilerliyor. Atatürk dönemi veya İnönü dönemi anlatılarını birer siyasi malzeme olarak kullanan Erdoğan o dönem için tek adam- tek parti faşist rejimi adlandırmasını yaparken ki en önemli motivasyonu buydu. Kendisinin temsil ettiği demokrasi iddiasını zamanla kaybetti ve inandırıcılığı kalmadı. Büyük ihtimalle önümüzdeki yıl yapılacak seçimde Erdoğan’a elveda diyeceğiz. Arkasında bırakacağı miras ise tartışmalı halde. 


Günümüzdeki muhalefete bu durumda düşen görev ise siyasi sorunları ve ekonomik sorunları çözerken yeni bir hikayeyle yola çıkması olacaktır. Erdoğan dönemindeki tüm olumlu ve olumsuz olayları farklı anlamlarla yorumlayarak halkın Erdoğan algısının değişmesine çok ihtiyaç var. Erdoğan ve onun iktidarının ne denli anti-demokratik olduğunu halkın anlamasına şu sebepten dolayı ihtiyaç var… Halk, bu dönemi ne kadar kötü algılayabilirse Türkiye için daha iyi olacaktır çünkü bir daha Türk halkının İslami hegemonya kaldıracak, bir daha otoriter rejim yaşayacak kapasitesi kalmadığını birilerinin halka göstermesi gerekiyor. Erdoğan’ın ilk dönemindeki batılılaşma sürecini unutturacak gerçekçi batılı çözümler üretilmeli, Erdoğan’ın çözüm süreci planını tamamen rafa kaldırıp Türk halkının da Kürt halkının da sorununun olmadığını anlatan anlatıya ihtiyacı var. İslamı rejimle yönetilmenin badirelerini ve yeni kurulacak yönetimin bunlardan uzak durup Laik anlatılara odaklanan hikayeler yaratılmasına ihtiyaç var. Türkiye’yi ve cumhuriyetini bu 20 yıllık aradan sonra restore edecek tek çözüm yolu Kemalizm ve Seküler-Milliyetçi retoriktir. Bu ideolojileri halka empoze etmektense siyasi alana ve kurumlara enjekte ederek kurumları ve devletin mekanizmasını yenilemeliyiz. Kısaca yeni bir dönem karşımızda… Onların gittiği gece, biz anlatıya başlamalıyız. 


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.