HUKUK DEVLETİNİN ÇÖKÜŞÜ - GEZİ DAVASI SONUÇLANDI
Gezi Davası 25 Nisan 2022 tarihi itibariyle sonlandı. Dava tamamiyle siyasi bir davaydı, iktidar 2013 yılından beri içinde biriktirdiği kini suçsuz insanlara karşı püskürttü. Devlet bazen sinirini bu şekilde ifade eder. Ne de olsa Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti değil, laik bir ulus değil halkını düşünecek durumu da zaten yok… Gezi/Kavala davasında 1637 gündür tutuklu olan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Yiğit Ali Emekçi'nin 18’er yıl hapis cezası verildiği gün yüksek yargı, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Beştepe'de verdiği iftarda buluştu. muhalif.com'dan Nursun Erel'in haberine göre, bir emekli hâkim yemeğe ilişkin olarak, “O iftar değil, olsa olsa zafer yemeğidir, kutlamadır” dedi. t24'ün haberinin devamı
Gerçekten de öyle. Tarafsız olacağına, kimlik ayırt etmeden “herkesin” cumhurbaşkanı olacağına dair yemin eden birisi, anayasayı ihlal ederek siyasi kariyerine devam etmesi Türk hukukunun neresindedir? Cumhurbaşkanının iftar davetine katılıp, orada dua eder şekilde poz verilmesi bunun da medyaya servis edilmesi cumhuriyetin kesinlikle kara lekelerinden biri olacaktır. Oraya katılan Anayasa Mahkemesi başkanı ve üyeleri, savcılar, hakimler veya avukatlar her biri bu davaya karışsın yahut karışmasın bu siyasi komplonun parçası olmuşlardır. Suçsuz insanların kolayca cezaevine gönderilmesi karşısında Türk hukukun en üst mevkilerinden hiç çıt çıkmamasının sonuçlarını ilerleyen yıllarda görmelerini temelli ediyorum. Önceki yazılarımda devr-i sabık yapmanın sonuçlarının her sokakta olumsuz sonuçlar doğuracağını söylesem de bu yargı mensuplarının 20 yıl boyunca yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara sessiz kalmalarının cezasız kalmaması en büyük dileğim. Belki gün gelecek o salonlarda, kendileri yargılacak. Ne mutlu ki bu insanların düşüncelerimize zincir vurmaları, zehirlerini cümlelerimize katmaları gibi bir durum söz konusu değil. Onların iktidarı geçici ve gidici ancak bizlerin batılı medeniyet olma umutları, hakka ve hukuka inanışımız gerçek ve ebedi.
Bir de, utanmadan sıkılmadan çıkıp “Yargıya güven arttı, adalet bizim dönemimizde gelişti” gibi cümleler kurabiliyor. Siyasi kimliğini bir kenara bırakarak, insani yönüyle düşündüğünde acaba hiç “ben ne yapıyorum? Bunca insanın vebalini alıyorum, hakkına giriyorum…” diyor mudur? Ne de olsa bu kadar “müslüman” birinin kitabında ramazan gecesi şatafatlı salonlarda iftar yemeğini kutlama ve itaat yemeğine dönüştürmek var mıdır? Üstelik bunlar yaşanırken suçsuz insanlar kendileri hakkında çıkacak kararları beklerken hayatlarını, annelerini ve çocuklarını düşünür durumdayken.
Adalet belki 5 belki de 15 yıl sonra gerçekten karşımıza çıkacak.
Adalet belki 5 belki de 15 yıl sonra gerçekten karşımıza çıkacak.
Dönüp baktığımızda zor günler geçirdik diyeceğiz ancak en önemlisi “Adalet”in ismen yanında değil, zihnen ve kalben yanında olduğumuz için gurur duyacağız. Son sözlerimi söylerken Gezi bir gençliğin, halkın, sokakların ne derseniz diyin son umutlarıydı son sözleriydi… O günlerde susanların da, o günlerde harekete geçmeye korkanların da bu otoriter rejimin payı olduğunu söylememde faydası var. Ayrıca, günümüzde muhalefet bloğuna geçip siyaset yapanların da siyasi geçmişlerini unutturmaya çalışmaları ve demokrasi yanlısı olduklarını ispatlamaya çalışmaları da epeyce komik. Gezi davasının davacılarının kim olduğunu herkes biliyor…
Gün gelecek müesses nizam yeniden kurulacak, gün gelecek adalet yeniden tesis edilecek. Ve yine gün gelecek laik cumhuriyette yaşamaya devam edeceğiz.
Hiç yorum yok: