11 EYLÜL VE AMERİKAN HEGEMONYASININ BİTİŞİ
kaynak: New York Times |
giriş
11 Eylül’deki saldırılar tüm dünyadaki gidişatı değiştirdi elbette. Bu tarz basmakalıp cümlelerle ilerlemeyeceğim elbette. ABD hükümetlerinin almış olduğu kararlar yıllar sonra önlerine bu şekilde gelmesi, ilk kez başlarına bu denli büyük terörist atağın yaşanması, amerikan özgürlüğünün dünyanın gözleri önünde bu denli rencide edilmesi ABD’nin sadece El Kaide’ye, Taliban’a ya da Radikal İslamcı unsurlara değil tüm dünyaya adeta kimse benim huzurumu bozamaz der nitelikteydi.
tohum
Sovyetlere karşı Afgan Mücahitlerin desteklenmesi, parasal yardımdan tutun silah ve lojistik yardımına kadar, 11 Eylülün tohumlarının atılmaya başlanmasıydı. Sovyetlerin çekilmesiyle Afgan yurdu Talibanın kontrolüne geçti. Bu demek oluyordu ki radikal unsurlar kendilerine daha konforlu bir ortam yaratacaktı. Suudi Arabistan ve Pakistan’ın fonlamalarıyla bu radikal unsurlardan olan El Kaide günden güne gücünü arttırdı. Bu 11 Eylül tohumunun üzerine su döküp, güneş ışığı vermek demekti. CİA elbette burada potansiyel risk taşıyan yerleri ve adamları takibe almıştı özellikle 1993 Dünya Ticaret Merkezi Bombalı saldırısından sonra.
Dünya Ticaret Merkezinin bu derece terörist ataklar için cazibeli mekan olmasının sebebi; Amerikan özgürlüğünün, amerikan ekonomik gücünün ve cazibesinin sembolü olmasıydı. CİA bu saldıradan sonra Afganistan-Suudi Arabistan-Pakistan üçgeninde istihbaratlarını arttırmıştı. ABD hükümeti -o zamanlar- terörizmi önemli bir sorun olarak görmüyor, devletin kurumları arasındaki (CİA-FBİ arasındaki) anlaşmazlık yüzünden önemli istihbaratlar arasında bağlantı kurulmasını engelliyordu. El Kaide belki bunların farkında olarak belki de olmayarak 11 Eylül tohumunu iyice büyütüyordu.
kaynak: HaberTürk |
Saldırılardan sonra elbette halkın korku haline bürünmesi, ne yapacağını bilememesi, sinirlenmesi ve öfke içerisinde olması gayet doğal ancak halk yöneticilerini bu yüzden seçiyor. Eğitimli ve öğrenimli bu insanları görevlere bu yüzden getiriyor. Bush yönetimi halktan daha amatörce hareket ederek plansızlık içerisinde amerikan halkını savaşlara sürüklediği gibi tüm dünyayı da sürükledi. Bush yönetimin içerisinde bulunan yeni-muhafazakarlar Afganistan’da Taliban yönetiminden rahatsızlardı. Onlara göre zamanında Taliban ve Afganistan’ı birbirinden ayırmak gerekiyordu. Bu politika çerçevesinde korku ve panik halinde Taliban’dan El Kaide unsurlarını sınır dışı etmesini istedi. Amerika böylelikle El Kaide’yi daha rahat bir şekilde halledecekti. Talibandan gelen olumsuz cevapların ardından -Başkan Bush’a verilen inanılmaz yetkiler çerçevesinde 7 Ekim 2001’de Afganistan’a girdi.
Başkan Bush korku ortamından kolaylıkla yararlanmıştı. Tüm halkı koşulsuz şartsız arkasına alarak savaşı başlatmıştı. Bush’un görev onayı 2001’de 65.6 iken 2002’de 70.9’a yükseldi. Amerika halkı 2000’in üzerinde hayatını kaybeden vatandaşlarının intikamını almak istiyordu.
Taliban’ı geri püskürtüp, El Kaide hedeflerini başarılı bir şekilde vuruyorlardı. Usame Bin Ladin ise kaçıyordu. Tam bu noktada 2003’de bir şeyler oldu ve Bush yönetimi Orta Doğu’nun acımasız diktatörünü devirmek üzere 11 Eylülü bahane etmeye çalışarak Irak’ı işgale koyuldu. Bu hayatını kaybeden onca Amerikan vatandaşının kullanıldığının, korku ve panik halinde olan halkı nasıl kolay idare edebileceğinizin, bir kişiye veya gruba tarihte görülmemiş yetkiler verirseniz pek tabii olacağı budur. Irak’ın işgaline amerikan halkı gereken tepkiyi protestolar düzenleyerek vermeye çalıştı. Bush yönetiminin 2003’de görev onayı 58.7’ye 2004’de 49.7’ye düştü. 11 Eylülün katillerine acımasız olan Amerikan halkı, 11 Eylülle hiçbir alakası olmayan Irak devleti ve halkına saldırmayı gereksiz bulmuştu.
plansızlık
Terörizme hazırlıklı olmayan Birleşik Devletler, Afganistan ve Irak’ın işgalinden sonra bu ülkelerde ne yapacağını planlayamamıştı. Daha doğru bir ifadeyle hiç planlamamıştı. Plansızlık işgalleri daha da uzattı. Daha da fazla can kaybı yaşandı. Bu demek değildir ki ABD sadece kan döktü, hayır sadece kan dökmedi. Tonlarca para da döktü. Bazı yönlerden bu iki ülkeyi kalkındırmayı başardı. Afganistan’da daha özgür bir ortam, eğitim ve sağlık olanaklarını geliştirdi. Plansızlık, askeri başarıyı unutturdu. Başarının yerine istikrarsız ne yaptığını bilemeyen ABD’ye bıraktı.
ekonomi
Savaşın kötü taraflarını elbette rakamlar anlatamaz fakat bizlere bir şeyler söyleyebilirler. Geri gelmeyecek hayatları, aile yıkımlarını, insani yardım kuruluşundaki gönüllüleri, gazetecileri, çocukları ve anneleri geri getirmeyecek. 11 Eylül sonrasında girilen ve 2021’de sonra eren Afganistan savaşında ABD’nin Afganistan’da harcadığı para: 2 trilyon dolar. Bu sadece harcanan paranın rakamları. Bir de ABD’nin kendi içerisinde etkilenişi var. 2000 yıllarını epey güçlü giriş yapan ABD ekonomisi saldırıdan sonra 3. Çeyrekte küçüldü. Dünya ticaretinin merkezi olan New York ise %15’e yakın seviyelerde küçülme gösterdi. Bu rakamlar gelecek yıllarda ABD’yi ve tüm dünyayı etkiledi.
kaynak: Wikipedia |
son
Afganistan’da hastane, okul, kamu binası, afgan ordusunun ihtiyaçları derken 2 trilyona ulaşan para ve geride yeniden İslami Emirlik olan Afganistan. Yeniden terör yuvası olacak Afganistan. 3 bine yakın masum Amerikalının intikamı, Afganların özgürlüğüne dönüşürken geride sadece beyaz zemin üzerine siyah yazılmış kelime-i şehadetli Taliban kaldı. İntikam ve özgürlük arasında gidip gelen bu savaşta 2352 Amerikan askeri, 66 bin Afgan ordusu mensubu yaklaşık 200 bin kişi hayatını kaybetti.
İntikamın ekonomik boyutları elbette hayatının kaybeden insanların önüne geçemez fakat bu konuda diğeri kadar korkunç. ABD’nin 2020 itibarıyla borçlanarak finanse ettiği Afganistan ve Irak savaşlarının maliyeti 2 trilyon doları geçiyor, 2050’ye kadar ise borçlanmanın faizinin 6,5 trilyon doları bulması bekleniyor. Bir şeyin uğruna savaşıyorsanız, gözünüz kararmadan rasyonel şekilde davranmalısınız. Rasyonel olmayınca sonuçlar bu şeklinde oluyor ve Amerikan hegemonyası bitiyor.
Hiç yorum yok: