ERDOĞAN’IN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ
Kaynak: BirGün gazetesi |
Hükümet/Devlet
Bu günlerde, muhalefet seçim yenilgisini konuşmaktansa yaşananları unutturmaya çalışıyor. Bu durum, 2024 yerel seçimlerini tehlikeye atıyor ancak kurumsal muhalefetteki aktörler hala bunun farkında değillermiş gibi davranıyorlar. Kamuoyundaki tartışmaların birçoğunda muhalefet tartışılıyor özellikle tartışmalarda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) konu ediniyor. Seçim hezimetinin ardından Kılıçdaroğlu, parti yönetimini değiştirdi. Kötü yönetiminin yerini daha kötüleri alırken, bu isimler içinde en çok tartışılanı Eren Erdem oldu. Erdem’nin ilk icraatlarından olan tutum belgesi ise muhalefetin yetersizliğini kanıtlar nitelikte. Gazeteci Altan Sancar’ın haberine göre, Eren Erdem imzalı medya tutum belgesi partililere gönderilmiş ve yazanlar uyulması ‘istenmiş’. Belgede geçen “Koşullar ne olursa olsun, medya ve iletişim araçlarını kullanırken; devlet ile hükümet farkı gözetilmelidir. Hükümeti eleştirmek ile devleti eleştirmek birbirinden farklıdır.”[1] cümlesi bana hemen Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) Musa Avsever’in Erdoğan’a sarıldığı anları hatırlattı. Bu olayla beraber muhalefetteki devlet-hükümet yanılgısı tekrardan gün yüzünde çıktı. Bu durumun MGK toplantısında yaşanıyor olması, sembolik değeri açısından da ilginç bir boyut katıyor. 1997’de masanın bir ucunda oturan Başbakan’ın terlemiş fotoğrafları diğer yanda 2023’te önünde arzı endam edilen, saygıdan ötürü sarılmak istenen bir ‘Başkomutan’ın fotoğrafları gözümün önünde canlanıyor. Her ikisi de İslamcı ekolün önemli ismi. Birisi İslamcıları siyaset sahnesinde görünür kılma konusunda başarılı olmuş, diğeri ise bu eğilimi değişime uğratarak egemen kılan bir kişi. Birisi devlete rağmen orada durmaya çabalarken, diğeri devletle bütünleşerek devletin kendisi olmayı başarmış bir kişi.
Kaynak: Hürriyet gazetesi |
Asker/Sivil vesayeti
Türk entelektüellerinin çoğu, askeri vesayetin sona ermesini arzu etmiş ve bu durumun Türkiye’nin batılı bir demokrasi olarak sayılması açısından gerekli olduğunu vurgulamışlardır. Tabii ki, bunun karşıtını söylemek mümkün değil. Ancak, 2007 yılında başlatılan yargı operasyonları ne batılı demokrasilere uygundur ne batılı demokrasilerde rastlanır. Kanımca, askeri vesayetin sona erdirilmesi, sivilleşme ve demokratikleşme süreci başlangıcından itibaren yanlış bir şekilde başlatılmış, kapalı kapılarda yürütülmüş ve nihayetinde yargı eliyle çözülmeye çalışılmıştır. Üstelik bunun, daha sonra terör örgütü olarak ilan edilecek olan Fethullahçılarla birlikte yapılması, hataların boyutlarını anlamamız açısından önemlidir. Yanlış atılan ilk adımdan sonra tüm yaşananlar demokrasimizi bir adım ileriye götürmemiş aksine ülkemizdeki kusurlu demokrasimizi sıfırlamıştır. 2008’de Ergenekon ve Balyoz, 2010’da anayasa değişikliği, 2013’te Gezi ve 17–25 operasyonları, 2015 ve 2016 yaşanan tüm olaylarla beraber sonunda rejimin kabuk değişimi sonlanmış, sivil vesayetin kurulma süreci başlamıştır.
Sonuç yerine
Günümüzdeki durumu düşündüğümüzde, askeri vesayetin Fethullahçılarla işbirliği yaparak, Fethullahçıların 15 Temmuz’da gerçekleştirdiği darbeyle resmen sona erdiğini söyleyebiliriz. Şu anda, sivil vesayet olarak adlandırabileceğimiz “Erdoğanizm”, neredeyse tüm devleti kontrol altına almış vaziyette. 90'lı yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri MGK üzerinden rejimi kontrol edip, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Devleti’ni yüceltiyorsa[2]; bugün aynısını Erdoğan ve destekçileri gerçekleştirmektedir. Aradan geçen 20 küsür yılda sadece vesayeti oluşturan aktörleri değiştirmeyi başardık. Şu an geride hükümetin, muhalefetin, bakanlıkların veya meclisin önemini yitirdiği, ülkenin yarısından biraz azının umursanmadığı, anti-demokratik sivil vesayet kalmış durumda. Musa Avsever ve Erdoğan videosuna bu perspektiften bakmak daha doğru olur.
Umarım gelecekte, mümkünse yakın bir gelecekte, yerleşik otokratik düzeni ve sivil vesayeti rasyonel, demokratik ve şeffaf yollarla sona erdirebiliriz. Geçmişte nasıl askerin Türkiye Cumhuriyeti ‘Devleti’ eleştirildiyse ve sona erdiyse, aynı şekilde Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti ‘Devleti’ne son verilmeli. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, hak ettiğimiz gerçek cumhuriyeti ancak bu şekilde yaşayabiliriz.
Medium: @cagtayilmaz
[1] https://www.diken.com.tr/chpde-vekillere-devleti-ve-partiyi-elestirmeme-sarti/
[2] https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-115-kasim-1998/2309/cumhuriyet-demokrasi-ve-muhafakar-turk-cumhuriyetciligi/6364